Dünya devletleri milletimizi esir etti. Bu nedenle milletimiz, canını, dinini, şerefini, geleceğini, kısaca her şeyini kurtarmak için "Kurtuluş Savaşını" başlattı. Sefalet ve imkansızlıklarla devam eden savaş, yüzbinlerce şehit verilmesiyle kazanıldı. Ve ülkemiz düşman işgalinden kurtulup özgürlüğünü kazanmış oldu.
Meclis kurulduktan sonra, Milli bir marşın yazılabilmesi için Millet Meclisi tarafından bir yarışma düzenlemiş ve ödül olarak da 500 Lira vadetmiştir. Mehmet Akif Ersoy yapılacak yarışmaya 500 Liralık ödül konulduğu için gurur yapmış ve yarışmaya katılmamıştır. Fakat yarışmaya katılan şiirlerin hiçbiri milli marş olarak seçilmeyince, arkadaşı Mehmet Akif'e gelerek bu marşı kendisinin yazmasını rica etmiştir. Mehmet Akif, para ödülünü almamak şartıyla kabul etmiştir. Akif İstiklal Marşımızı yazmış, milletvekillerince ayakta alkışlanarak dinlenen marş, 12 Mart 1921'de milli marşımız olarak kabul edilmiştir.
Ankara gibi soğuk bir memlekette kış ayını paltosuz geçirmiş, yağmurlu, karlı günlerde bir naylon örtü giyerek idare etmiş olan Akif, fakirlik içindeyken almamıştır o 500 Lira ödülü. Son günlerini hasta yatağında İstanbul Beyoğlu'ndaki evinde geçiren Akif'i görmeye gelir arkadaşları. Marşı yeniden yazmasını isterler. Mehmet Akif ise şöyle demiştir:' O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben dahi yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Benim millete karşı en büyük hediyem budur. Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!'